Michael Provence tarafından kaleme alınan “Son Osmanlı Kuşağı ve Modern Ortadoğu’nun Oluşumu” isimli kitabı inceledik.

Michael Province tarafından 2017 yılında “The Last Ottoman Generation and Making of the Modern Middle East” özgün ismiyle yayımlanan “Son Osmanlı Kuşağı ve Modern Ortadoğu’nun Oluşumu”, Ekim 2021 tarihinde Kronik Kitap bünyesinde dilimize kazandırılmıştır. Kitap ile ilgili detaylara geçmeden önce yazarı ile ilgili de birkaç cümleye yer vermek istiyorum.

Michael Provence Kimdir?

Michael Provence California Üniversitesi Tarih Bölümünde Ortadoğu Tarihi profesörüdür. 2001 yılında Rashid Khalidi yönetiminde, Modern Ortadoğu Tarihi alanında doktorasını tamamlamıştır. Osmanlı Devleti’nin son dönemi ve 20. yüzyıl başı sömürge Ortadoğu’su üzerinde çok sayıda makalenin yazarı olan Provence’in diğer kitabı Büyük Suriye İsyanı ve Arap Milliyetçiliğinin Yükselişi (2005) de dilimize çevrilmiştir.

Michael Provence, Son Osmanlı Kuşağı ve Modern Ortadoğu’nun Oluşumu, Ekim 2021, İstanbul.

Son Osmanlı Kuşağı Kitap İncelemesi

Kitap giriş bölümü hariç toplamda 7 bölümden oluşmaktadır. Dolayısıyla hacimli bir kitapla (445 sayfa) karşı karşıya olduğumuzu belirtmem gerekir. Giriş bölümünde, adına yaraşır şekilde Osmanlı’nın son yıllarında ön planda olan Alman etkisinin, Lawrence’ın Ortadoğu bölgesindeki faaliyetlerinin ve Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecinin yüzeysel bir şekilde ele alınmıştır. Ardından kalan miras vurgusu üzerinden bir değerlendirme yapılarak bu kısım sonlandırılmıştır.

İlk bölümde, son osmanlı kuşağının oluşumunda etkili olan Osmanlı okullarına yer verilmiştir. Modernleşme yolunda yapılanlar, askerlik meselesi, askeri okullar, askerlik kültürü ve mülki okullardan yetişen nesiller üzerinden bir değerlendirme yapan yazar, ikinci bölümde sömürgecilik konusuna kapı aralamıştır. Bu noktada yazar açısından Avrupalıların Birinci Dünya Savaşı’nda akan kanların müsebbibi olduğu vurgusu dikkate değer bir noktadır. Osmanlılar açısındansa savaşın 1914 yılında değil 1911 yılında Trablusgarp ile başladığı belirtilmiştir. Gerçekten de öyledir. Trablusgarp ve sonrasında yaşanan Balkan harpleri ile Osmanlı Devleti zaten yorgun bir haldeydi.

Sömürgecilik ve mandacılık meselesinin ele alındığı kısım okurlara bir detay daha kazandırıyor. Şöyle ki, yazara göre manda hükümetlerinin bölgede oluşturmuş olduğu kurumlar, Osmanlı idare sistemine ait kurumlara kıyasla oldukça eksik yapıdadır. Zaten Ortadoğu coğrafyası birçok etnik ve dini unsuru bünyesinde barındıran bir bölge. Bu durumda ciddi sorunların yaşanmasına ortam hazırlamış ve nitekim yaşanmıştır ve hâlâ yaşanmaktadır. Dolayısıyla Osmanlı’nın bölgeden çekilmesi sonrasında da sorunların devam etmesi, kurumların eksik yapısıyla doğru orantılıdır. Tüm bunların ardından Suriye-Filistin-Irak-Lübnan gibi Arap nüfusun yaşadığı bölgelere dair başlıklar halinde yapılan incelemelerle bu bölüm sonlandırılmıştır.

1918-1922 yılları arasında gelişen birtakım olayların ele alındığı üçüncü ve dördüncü bölümde, yerlilerin savaş sonrası koşullara karşı gösterdiği direniş ve isyanlar incelenmiştir. Anadolu’da, Irak’ta ve Filistin gibi yerlerde yaşanan isyanlara yer verilmiştir. Burada özellikle Anadolu’da işgallere karşı elde edilmiş zaferlerin diğer coğrafyalar için de umutları yeşerttiği belirtilmektedir. 1922 sonrasında Türkiye’de yaşanan gelişmeler ve Milletler Cemiyeti’nin işlevinin ele alındığı dördüncü bölüm, isyanlar konusunda özellikle Suriye’ye odaklanmaktadır. Burada sömürgeciliğin farklı bir boyutuna da değinen yazar, sömürgeciliğin maddi açıdan zorlayan etkilerine de yer vermiştir. İngiliz ve Fransızların Ortadoğu sömürgeciliğinin oldukça maliyetli olmasının, akabinde dekolonizasyon sürecine evrilmesine neden olduğunu aktarmaktadır. Nitekim uzun süren bir dünya savaşından çıkan iki devlet de ekonomik açıdan yıpranmış durumdadır.

Sömürge bölgelerinde gerçekleşen anayasal faaliyetlerin incelendiği beşinci bölümde, ülkelere birer başlık altında değinilmiştir. Suriye-Lübnan-Ürdün-Irak ve Filistin’de sömürgeci devletlerle yaşanan antlaşmalar ve bu süreçte bölgede ön plana çıkan isimler ele alınmıştır. Özellikle hem orduda hem de siyasette başarılı olan isimler, sömürgeciler tarafından ciddi bir tehdit olarak görülmüştür. Bunu okuyan herkesin aklında ilk beliren isim muhtemelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmuştur. Evet, yazarımız Provence’e göre de sömürgecilerin tehdit olarak gördüğü isimlerin başında Gazi Paşa gelmektedir. Onunla birlikte İbrahim Hananu ve Yasin el-Haşimi’ye de yer verilmektedir.

Yasin el-Haşimi gibi Ortadoğu’da ön plana çıkan isimlerin sahneden çekilişinin yer aldığı altıncı bölümde, Gazi Paşa’nın vefat ettiği 1938 yılına kadar kaydedilen bazı olaylara değinilmiştir. Suriye’de ve Filistin’de yaşanan bazı grevler ve ön plandaki isimlerinin ölümünün ardından yaşanan hayal kırıklıkları bu bölümde incelenmiştir. Mandacılığın sona erişi ve bu sürecin genel bir şekilde ele alındığı sonuç bölümüyle, Osmanlı sonrası Ortadoğu’nun yeniden dizaynının incelendiği kitap son bulmaktadır.

Ana hatlarıyla değerlendirecek olursak, kitap içerisinde barındırdığı görsel içerikle sizi tatmin edecektir. Haritalar ve tabloların kullanılmasıyla bölgenin gidişatı daha rahat anlaşılır hale gelmiştir. Yaşanan değişim gözler önüne serilmiştir. Her bölümün başında yer alan önemli olaylar kronolojileri ise olayların eş zamanlı olarak takibini yapabilmeniz için destekleyici birer detay olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye-Suriye-Lübnan-İsviçre-Almanya-Fransa-Birleşik Krallık ve ABD arşivlerinden de yararlanılan bu çalışma, alanda yaptığı çalışmalarla ön plana çıkan Türk araştırmacılar da kaynakta belirtilmiştir. Şükrü Hanioğlu, Selim Deringil, Hasan Kayalı, Mesut Uyar bu isimlerden bazılarıdır. Bu kitap kimlere hitap ediyor? sorusunun yanıtını ise şu şekilde verebilirim; Osmanlı sonrası Ortadoğu coğrafyası üzerine çalışacak tarihçi adayları, Osmanlı modernleşmesi, Osmanlı okulları, özel olarak yakınçağ dönemi Suriye-Lübnan-Filistin-Irak-Ürdün-Kilikya-Hilafet-Mandacılık tarihi ile ilgilenen arkadaşlara önerebiliriz.

Bu kitabın bize ulaştırılmasında ve bu incelemenin yayınlanmasında katkısı olan başta Ömer Can Uğurlu olmak üzere tüm Kronik Kitap çalışanlarına teşekkür ederiz.

Kategori:

Henüz yorum yok

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.