Veliahtlık ve Atabeylik sistemini Selçuklular çatısı altında inceledik.

Veliahtlık Sistemi

Veliahtlık müessesesi bir nizama uygun şekilde yürütülüyordu. Bu nizam bozkır devrinden yani göçebelikten Selçuklular’a kadar olan süreçte veliahtlık babadan oğula, oğul küçük veya oğul yok ise kardeşe geçmek suretiyle uygulanıyordu.

Kendinden önceki Türk devletlerinde de olduğu gibi tahtı, hanedanın belirli bir üyesinin kapsadığı bir gelenek yoktu. Kemikleşmiş bir adet söz konusu değildi. Bu durum veliaht tayinleri veya oğullar arasında tercih yapılması gibi bazı uygulamaları da doğurmuştur. Selçuklular’da da anlayış bu şekilde olunca tahtta hakkı olduğunu düşünen hanedan üyeleri veliahta karşı mücadeleye girişmekten çekinmezlerdi. Tabiiki tüm yaşanan çekişmeler devlet açısından son derece olumsuz bir etki yaratıyordu. Huzursuzlukların yaşanmasını, hatta devletin çöküşüne kadar gidebilecek olaylar silsilesini tetikleyebiliyordu.

Neticede ise kuvveti ve kudreti elinde toplayan, rakiplerini safdışı bırakan hanedan üyesi tahta çıkıyor ve devlet erkânı onun etrafında toplanıyordu. Selçuklu tarihi bu konuda bize bolca örnek sunmakta.

İlk olarak  Tuğrul Bey’in henüz sağlığı yerindeyken yerine kardeşi Çağrı Bey’in oğlu Ebul Kasım Süleyman’ı veliaht tayin etmesi aklıma geliyor. Bildiğiniz gibi Tuğrul Bey’in ne oğlu ne de kızı olmuştur. Bu nedenle kardeşi Çağrı Bey’in oğullarından birini veliaht olarak gösterir. Ancak Selçuklu tahtına Ebul Kasım Süleyman değil, Çağrı Bey’in diğer oğlu Alparslan çıkar.

Buradan veliaht tayininin bile diğer hanedan üyelerinin taht üzerinde hak iddia etmesini engellemeyeceğini görüyoruz. Sözün özü sultanın oğullarından veya yeğenlerinden, büyük yada küçük ayırt etmeksizin bir hanedan üyesinin tahta çıktığı bir veliaht sistemi söz konusu.

Peki şehzadeler bilgi, birikim ve deneyimi ne şekilde sağlıyorlar? İşte bu noktada 

Atabeylik Sistemi

önümüze çıkıyor. Atabeylik veya Atabeglik, Selçuklular ile birlikte İslâm dünyasına , Gaznelilere, Gürcülere ve daha birçok devlete geçen bir müessesedir.

Bugünün şehzadeleri, yarının sultanları olacaklarından dolayı küçük yaşlarda eyaletlere “Melik” olarak gönderiliyorlardı. Ancak tek başlarına gönderilmiyorlar. Şehzadelere onları yetiştirecek ve işleri idare edecek bir Atabey(Atabeg) eşlik ediyordu. Şehzadelerin devlet adamı olarak yetişmesinde önemli rol oynayan Atabeyler, şehzadeler tahta çıkınca vezir veya kumandan olarak çeşitli görevlere gelebiliyordu.

Şehzadeleri yetiştirerek faydalı olsalar da kimi zaman kendi mevkiilerini yükseltmek maksadıyla sultanı kışkırtarak bazı zararlara da sebebiyet verebiliyorlardı. Ayrıca Atabeyler şehzadelere kızlarını vererek akrabalığı sağlıyorlar böylece dolaylı da olsa hakimiyette etkili olmayı sağlıyorlardı.

Selçuklular’dan İslâm dünyasına, Gaznelilere ve bir çok devlete yerleşen Atabeylik sistemi Osmanlı İmparatorluğu’na da devrolmuş, Osmanlılar ise Atabey’e “Lala” adını vermişlerdir.


Kaynaklar:

•Selçuklu Devletleri Tarihi, Prof. Dr. Ali SEVİM-Prof. Dr. Erdoğan MERÇİL, TTK Yayınları, Ankara 2014.

•Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti, Prof. Dr. Osman TURAN, Ötüken Yayınları, İstanbul 2015.

 

Kategori:

Henüz yorum yok

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.