Tarihte Doğu Türkistan’da yaşananlar ve günümüze uzanan kısaca Doğu Türkistan Tarihi yazımız sizlerle.
Türkistan kelime anlamı olarak Türk ülkesi anlamına gelir. Yazımıza konu olan Türkistan bölgesi ise doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmış, Doğu Türkistan dediğimiz bölge Çin idaresi altına girmiş ve günümüzde halâ Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunmaktadır. Bizler her ne kadar Doğu Türkistan adını versek de Sincan-Uygur Özerk Bölgesi olarak da bilinen bölge 1 milyon 743 bin 441 kilometre karelik bir alana sahiptir. Ayrıca bu yönüyle Çin’in en büyük idari bölgesidir. Adında yer alan Sincan, Çinliler tarafından verilmiş olup “yeni fethedilmiş topraklar” anlamına gelmektedir. Bu durum karşısında Doğu Türkistan isminin kullanılması Çinliler tarafından hoş karşılanmamaktadır. Yaklaşık 22 milyonluk nüfusa sahip olan Doğu Türkistan nüfusunun %45’i Uygurlar, %41’i Çinlilerden oluşmaktadır. Bölge içerinde yaşayan etnik gruplara göre de kendi içerisinde 5 ana bölgeye ayrılmıştır. Başkent Urumçi’nin yanı sıra Yarkent, Hotan, Kaşgar, Turfan diğer önemli şehirleridir diyebiliriz.
Tarihte Doğu Türkistan
1884 yılında Çin’e dahil edilmesinden bu yana bağımsızlık mücadelesini sürdüren Uygurlar, özellikle 1930’lu yıllarda bazı ayaklanmalar gerçekleştirmişlerdir. 1933 yılında Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti, 1944’te Doğu Türkistan Cumhuriyeti gibi oluşumlara gidilse de bu oluşumlar bağımsızlığını koruyamamışlardır. 1949 yılı itibariyle Komünist Çin idaresi altına giren bölge daha sonra Sincan Uygur Özerk Bölgesi adını almıştır. O yıllardan bölgede Uygurların oranı %75 civarında iken günümüzde bu oran %45 civarlarında seyretmektedir. Bu durumda Çin’in uygulamış olduğu baskı politikaları son derece etkili olmuştur. Bitmek bilmeyen Çin baskılarını değişik politikalar izlemiştir. Özellikle, entegrasyon adı verilen göç politikası Doğu Türkistan tarihini de değiştiren önemli Çin politikalarından birisi olmuştur. Buna göre bölgeye göç ettirilen Çinliler ve bölgeden göç ettirilen Uygurlar ile Doğu Türkistan bölgesinin nüfus yapısında önemli bir değişikliğe gidilmiştir. Tüm bunlara ek olarak ekonomik olarak yapılan yaptırımlar asıl can alıcı noktalardan birini teşkil etmekte. Baktığımız zaman Çin yönetimi Doğu Türkistan bölgesine yaptığı yatırımları artırmış gibi görünse de bu yatırımların Çinlilerin yaşadığı şehirlerde yoğunlaştığını görmek çok da zor değil. Bu durum Doğu Türkistan’da yaşayan soydaşlarımızı zor duruma sokmakta.
Bölgenin zengin yeraltı zenginlikleri bir avantaj gibi görülse de bu madenler işlenmeden büyük merkezlere gönderilmekte ve bu durum yerli halkın ekonomiden pay alamamasına neden olmaktadır. Her türlü gelir dağılımında yaşanan adaletsizlik de ister istemez huzursuzluklara neden olmaktadır.
Çin yönetimi tarafından uygulanan baskı politikalarına ek olarak asimilasyon faaliyetleri de kayda değer derecede ön plana çıkmaktadır. Eğitim, kültür, dini ve birçok alanda bu asimilasyon faaliyetlerinin farkına varmak zor değil. Uygur dilinde basım yayın yapılmasının kısıtlanması, milli bayramlara karşı çıkılması, ibadetlerin yerine getirtilmemesi gibi baskı politikaları ile Çin yönetimi Doğu Türkistan’da yaşayan soydaşlarımıza egemen olmaya çalışmaktadır. Tüm bu baskıcı faaliyetleri ise Doğu Türkistan’ın bağımsızlık elde edebileceği korkusuna bağlamak mümkündür. Çin yönetiminin baskısı altında yıllardır asimile edilerek yaşamak zorunda kalan Doğu Türkistanlı soydaşlarımız ise bu duruma protestolarla karşılık vermekte ve Çin ise bu protestoları terörist eylemler olarak nitelendirmekte.
Bu bağlamda Türkiye, Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın umudu olma konusunda ön sırada yer almakta. Ancak Doğu Türkistan’da yaşananların, soydaşlarımızın uğradığı mağduriyetler halkımız tarafından pek de konuşulmamakta, göz görmeyince gönül katlanmakta. Umarız Doğu Türkistan’da yaşananlar kamuoyunda daha fazla yankı bulur ve bu baskı politikaları bir an evvel son bulur. Gerekli hassasiyetin gösterilmesi ümidiyle…
Henüz yorum yok